Osmanlı`da Altın ve Kuyumculuk Geleneği

0
85

Osman Gazi döneminden gelen ilk gümüş sikkenin tasarımında ve üretiminde, binlerce yıllık Anadolu el ustalığının yansımaları görülür. İstanbul’un alınmasıyla birlikte, Fatih Sultan Mehmet tarafından altın sikke üretimi gerçekleştirilir. İstanbul darphanelerindeki ustaların tasarım ve ileri tekniğiyle yapılan bu sikkeler, artık yeni bir imparatorluğun kimliğini taşımaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu’nda üretim, “Gedik” ve “Lonca’lar yoluyla Kapalıçarşı’da gerçekleştiriliyordu.
“Lonca”larda saray arasında ilginç bir ilişki kurulmuştu. Bu ilişki, sarayın desteklediği özel bir ürün tasarımı kuruluşu olan “Ehl-i Hiref Cemaati”ni ortaya çıkarmıştı. Sanat erbabından oluşan bu toplulukta her mesleğin en üst düzeydeki ustaları temsil ediliyordu. Görevleri araştırma-geliştirme sonucu yeni ürün prototipleri hazırlayarak padişahın değerlendirmesine sunmaktı. Bu tasarımlarının karşılığında başarıları ile orantılı olarak, padişahın takdirine göre para ve unvan alıyorlardı. Daha sonra beğenilen ve onaylanan tasarımların üretimine geçiliyor, bu ürünler bazen bir mücevher, bir çini veya bir halı olarak imparatorluğun her yerine ulaşıyordu.

Ehl-i Hiref Cemaati

“Ehl-i Hiref Cemaati”nin kuyumculuk konusundaki üstün tasarım gücü ve teknolojik yeteneği Topkapı Sarayı’nda sergilenmekte olan olağanüstü eserlerde bugün bile açıkça görülmektedir birdwatching bulgaria.

Osmanlı İmparatorluğu’nda kuyumcuların çalışma alanları arasında günümüzde değişik sayılabilecek konular da yer alıyordu. Padişahlar tahta çıkınca, eski bir gelenek olarak, Mekke ve Medine’de bakım ve onarım yaptırırlardı. I. Ahmet döneminde unlan Kabe örtülerinin bir tabakası ham gümüş, bir tabakası da halis altın ile kaplanmıştı. Bunun için İstanbul’un en ünlü kuyumcuları bir araya getirilip, çok pahalı yeni örtüler hazırlatılmıştı.

Avrupa’daki Sanayi Devrimi’nin etkisiyle Batı’dan gelen teknik yenilikler, 18. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nda madeni para ve kuyumculuk ürünlerinin tasarım ve üretiminde yeni ve daha yaratıcı düşüncelerin uygulanabilmesini sağladı. Artık madalya ve nişanlar en ileri tekniklerle biçimlendirilebiliyordu.

Ancak Anadolu’nun geleneksel kuyumculuk sistemi de eski gücünü korumanın yollarını arıyordu. I800’lü yıllarda, Osmanlı darphanelerinin değişen ürünleri ile geleneksel kuyumculuk sanatının ürünleri, tasarım değerleri açısından yan yana konulduğunda, yenilik ile geleneğin uyum içinde süregeldiği görülür.

Sultan III. Mustafa

Osmanlı İmparatorluğu’nda Sultan III. Mustafa’nın başlattığı yenileşme hareketleri sonuçta giyimde de değişime yol açmıştı. Bu da her türlü takı ve mücevherin hem anlam, hem de değer bakımından değişmesi demekti. Artık Londra ve Paris yapımı takılar günün yeniliği idi. Kapalıçarşı ise tam anlamıyla eskiyi simgeliyordu.

Sultan Abdülmecit döneminde sikke reformu gerçekleştirildi. “Akçe” terkedilerek Avrupa sikkeleri biçiminde bastırılan “Mecidiye”ye geçildi Kahraman Düsmanım.

Sultan Abdülaziz’in 1867 yılındaki Avrupa gezisi, İstanbul’da ilk sanayi okulunun kurulmasında etkili oldu.
“İstanbul Sanayi Mektebi”nde kuyumculuk bölümü de yer aldı. Bu okulun kadrosunda çok sayıda yabancı öğretmen ve uzman bulunuyordu. Okulu başarıyla bitirenler Batı sanayiini yakından tanımaları için Avrupa’ya gönderiliyordu.

Böylece ”Ehl-ı Hiref”, “Gedik” ve Lonca” dönemi, yerini sanayileşmenin getirdiği serbest ticaret ve rekabet düzenine bırakıyordu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz